Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne (AB) katılım süreci, Batı Balkanlar’daki en karmaşık ve tartışmalı süreçlerden biri olmaya devam etmektedir. Ülke, 2005 yılında resmi aday statüsünü almasına rağmen, on yılı aşkın bir süre boyunca bir dizi ikili siyasi engelle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Yunanistan ile on yıllardır süren isim anlaşmazlığının 2018’de Prespa Anlaşması ile çözülmesi ve ardından gelen NATO üyeliği, AB kapısını aralamış gibi görünse de, bu durumun hemen ardından Bulgaristan’ın ortaya koyduğu yeni bir veto ve anayasa değişikliği şartı süreci yeniden tıkamıştır. Bu rapor, Kuzey Makedonya’nın AB üyeliği yolundaki mevcut durumu, karşılaştığı başlıca engelleri ve geleceğe yönelik olası senaryoları çok boyutlu bir perspektiften incelemektedir.
Yapılan analiz, Kuzey Makedonya’nın AB yolunun üç temel katmandan oluşan bir karmaşıklığa sahip olduğunu göstermektedir: Birincisi, uluslararası ilişkilerden kaynaklanan ve müzakerelerin fiilen başlamasını engelleyen siyasi blokajlar; ikincisi, hukukun üstünlüğü ve yolsuzlukla mücadele gibi alanlarda kaydedilen sınırlı ve yetersiz kurumsal reformlar; üçüncüsü ise, AB üyeliği hedefi etrafında bile var olan derin iç siyasi ve etnik kutuplaşmadır. Bu unsurların birleşimi, sürecin sadece teknik bir uyum meselesi olmaktan çıkıp, ulusal kimlik ve iç egemenlik konularını da içeren varoluşsal bir tartışmaya dönüştüğünü ortaya koymaktadır.
Raporun ana bulguları, Kuzey Makedonya’nın reform çabalarına rağmen, yolsuzluk algısında bölgesindeki en kötü sıralamaya sahip olduğunu ve yargı sistemine yönelik güvenin oldukça düşük seviyelerde kaldığını göstermektedir. Ekonomik olarak ise, AB rekabetiyle başa çıkma kapasitesinde halen ciddi zafiyetler bulunmaktadır. En acil ve kritik engel, parlamentonun ihtiyaç duyulan üçte iki çoğunluğu elde edememesi nedeniyle anayasada Bulgar azınlığın tanınması için yapılması gereken değişikliklerdir. Bu siyasi düğüm çözülmedikçe, katılım müzakerelerinin tam anlamıyla ilerlemesi mümkün görünmemektedir.
Sonuç olarak, “Kuzey Makedonya AB’ye girer mi?” sorusunun yanıtı, ne kesin bir evet ne de kesin bir hayırdır. Mevcut durumda, ülkenin yakın vadede AB’ye tam üye olması pek olası görünmemektedir. Üyelik yolu, ancak ve ancak iç siyasi aktörlerin anayasal değişiklik konusunda bir uzlaşıya varması ve AB’nin talep ettiği temel reformları kesintisiz bir şekilde uygulamaya koymasıyla açılabilir. Bu nedenle, süreç uzun ve zorlu bir bekleme dönemine girmiş olup, ülkenin geleceği büyük ölçüde iç siyasi dinamikleri şekillendirecektir.
Tarihsel Arka Plan ve Hukuki Çerçeve
Adaylık Sürecinin Başlangıcı
Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne katılım serüveni, 1991 yılında Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan etmesinden sonraki ilk yıllara dayanmaktadır. Ülke, resmi olarak 22 Mart 2004 tarihinde AB’ye üyelik başvurusunda bulunmuş ve bu başvurunun ardından AB Komisyonu tarafından 17 Aralık 2005 tarihinde resmen aday ülke statüsü verilmiştir. Bu dönemde, AB ile ilişkilerin hukuki temelini oluşturan ve 2001 yılında imzalanan İstikrar ve Ortaklık Anlaşması (İOA) kapsamında önemli adımlar atılmıştır. İOA, ülkenin AB norm ve standartlarına uyum sağlaması için bir yol haritası sunmuş ve bu anlaşma, AB’nin Kuzey Makedonya’yı bölgede istikrar ve ortaklık sürecinde ilerleme kaydeden ilk ülke olarak değerlendirmesine zemin hazırlamıştır.
Dönüm Noktaları ve Vize Serbestisi
Ülkenin AB yolundaki ilk somut kazanımları, hukuki ve ticari entegrasyondan çok, vatandaşların günlük yaşamlarına doğrudan etki eden adımlarla gelmiştir. Avrupa Birliği ile Kuzey Makedonya arasındaki Vize Kolaylığı ve Geri Kabul Anlaşması 1 Ocak 2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma, AB’ye seyahati kolaylaştırmış ve bir yıl sonra, 2009’da, Kuzey Makedonya vatandaşları için Schengen bölgesine vizesiz seyahat imkanı sağlanmıştır. Bu gelişme, AB entegrasyon sürecinin vatandaşlar nezdindeki görünür faydalarını artırmış ve kamuoyu desteğinin pekişmesinde kritik bir rol oynamıştır.
NATO Üyeliği ve AB Yolu ile Kesişimi
Kuzey Makedonya’nın Atlantik-Avrupa entegrasyonu, AB üyeliği sürecine paralel olarak ilerlemiştir. Ülke, AB yolunda karşılaştığı engellere benzer bir durumu NATO üyeliği sürecinde de yaşamıştır. Yunanistan ile yıllarca süren isim sorunu, her iki kurum nezdinde de ülkenin ilerlemesini engellemiştir. Ancak, 2018’deki Prespa Anlaşması ile isim sorununun çözülmesinin ardından, NATO üyeliği hızla tamamlanmış ve Kuzey Makedonya 27 Mart 2020’de NATO’nun 30. üyesi olmuştur.
Bu iki sürecin zamanlaması dikkat çekicidir. AB Genel İşler Konseyi, Kuzey Makedonya ile katılım müzakerelerine başlama kararını 25 Mart 2020’de, yani NATO üyeliğinin resmileşmesinden sadece iki gün önce almıştır. Bu yakınlık, her iki sürecin de birbiriyle ne kadar iç içe geçtiğini ve Prespa Anlaşması’nın hem AB hem de NATO için birincil bir stratejik dönüm noktası olduğunu göstermektedir. Bu, aynı zamanda AB’nin Batı Balkanlar’daki genişleme politikasını sadece reformlar ve kurumsal uyum üzerinden değil, aynı zamanda bölgenin istikrarını ve jeopolitik yönelimini sağlamaya yönelik daha geniş bir stratejinin parçası olarak gördüğünü kanıtlamaktadır. Ülkenin Atlantik kurumlarına entegrasyonu, AB’ye olan taahhüdünün ve batı blokuna olan stratejik tercihinin en güçlü göstergelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Aşağıdaki tablo, Kuzey Makedonya’nın AB katılım sürecindeki önemli dönüm noktalarını kronolojik olarak özetlemektedir:
Tarih | Olay |
2004 | Üyelik başvurusunda bulunuldu. |
2005 | Resmi aday ülke statüsü verildi. |
2008 | Vize Kolaylığı ve Geri Kabul Anlaşması yürürlüğe girdi. |
2009 | Vize serbestisi başladı. |
Haziran 2018 | Yunanistan ile Prespa Anlaşması imzalandı. |
Şubat 2019 | Prespa Anlaşması yürürlüğe girdi, ülkenin adı resmen Kuzey Makedonya olarak değişti. |
Mart 2020 | NATO’ya üye oldu. |
Temmuz 2022 | Bulgaristan vetosunun kaldırılmasının ardından katılım müzakereleri resmi olarak başladı. |
Siyasi Engeller ve İkili Anlaşmazlıklar
İsim Sorunu: Yunanistan Vetosu ve Prespa Anlaşması
Kuzey Makedonya’nın AB entegrasyon sürecinin en büyük ve en uzun soluklu engeli, ülkenin bağımsızlığını ilan ettiği 1991’den itibaren komşusu Yunanistan ile yaşadığı “isim” sorunuydu. Yunanistan, ülkenin anayasal adı olan “Makedonya Cumhuriyeti”nin, kendi kuzeyinde bulunan Makedonya bölgesine yönelik toprak iddiası içerdiği gerekçesiyle, ülkenin hem AB hem de NATO üyeliğini bloke etmiştir. Bu durum, AB Komisyonu’nun üst üste müzakerelerin başlatılmasını tavsiye etmesine rağmen, müzakerelerin başlamasını uzun yıllar boyunca engellemiştir. Bu siyasi kilitlenme, Prespa Anlaşması ile son bulmuştur. 12 Haziran 2018’de imzalanan ve 12 Şubat 2019’da yürürlüğe giren bu tarihi anlaşma ile ülkenin adı “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” olarak değiştirilmiştir. Anlaşma, Yunanistan parlamentosunda da onaylanarak on yıllardır süren diplomatik bir düğüm çözülmüştür. Anlaşma ayrıca, Makedonya kimliği ve dilini de güvence altına almıştır.
Bulgaristan Vetosu ve Anayasa Değişikliği Şartı
Yunanistan vetosunun kaldırılmasıyla birlikte, AB üyeliği yolunun açıldığı düşünülmüş ancak kısa bir süre sonra yeni bir engelle karşılaşılmıştır. Bulgaristan, ortak tarih ve dil konusundaki anlaşmazlıkları gerekçe göstererek Kasım 2020’de Kuzey Makedonya ile AB üyelik müzakerelerinin başlamasını veto etmiştir. Bulgaristan’ın temel şartı, Kuzey Makedonya’daki Bulgarların “devleti oluşturan unsur” olarak ülkenin anayasasında yer almasıdır. Bu anlaşmazlığı çözmek amacıyla 2022’de Fransa’nın arabuluculuğunda “Fransız Önerisi” adı verilen bir uzlaşı paketi sunulmuştur. Bu öneri, Bulgaristan’ın vetosunu kaldırmasını sağlamış, karşılığında ise Kuzey Makedonya’nın anayasasını değiştirerek Bulgar azınlığı tanıması şartını getirmiştir. Öneri, Kuzey Makedonya Parlamentosu’nda 68 oyla kabul edilerek müzakerelerin resmi olarak başlamasına izin verilmiştir. Ancak, anayasa değişikliği için gereken 80 milletvekilinin (üçte iki) desteği henüz sağlanamamıştır.
Jeopolitik Çerçeve
Kuzey Makedonya’nın AB’ye katılım çabaları, sadece iç reformlar ve ikili ilişkilerle sınırlı değildir; aynı zamanda geniş bir jeopolitik bağlamda değerlendirilmektedir. Avrupa Birliği, Batı Balkanlar’daki genişleme politikasını, bölgede artan Rus ve Çin etkisine karşı koymak için bir araç olarak görmektedir. Bu bağlamda, Kuzey Makedonya’nın AB’nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’na tam uyum sağlaması, ülkenin stratejik tercihinin açık bir göstergesidir. Ukrayna’daki savaşa ilişkin AB’nin aldığı kararlara tam destek vermesi, Kuzey Makedonya’yı AB için güvenilir bir ortak haline getirmektedir.
Sürecin Doğası ve Güven Kaybı
Kuzey Makedonya’nın yaşadığı bu ardışık siyasi engeller, AB üyeliği sürecinin doğasına dair önemli bir algısal sorunu beraberinde getirmektedir. Yunanistan vetosunun çözülmesinin hemen ardından yeni bir vetonun gelmesi , ülkedeki birçok kişi için “hareket eden hedefler” ve “bitmek bilmeyen şartlar” algısını güçlendirmiştir. Bu durum, AB’nin üyeliği konusunda gerçekten ciddi olup olmadığına dair yaygın bir güvensizlik duygusuna yol açmaktadır. Bu güvensizlik, reformları desteklemesi gereken halkın ve siyasi partilerin motivasyonunu olumsuz etkilemektedir.
Bu zincirleme tepkime şu şekilde işlemektedir: İki komşuyla yaşanan sorunların (isim ve anayasa) peş peşe ortaya çıkması, halk arasında AB’nin genişleme politikasını kendi iç siyasi çıkarlarına göre kullandığı inancını pekiştirmektedir. Bu inanç, hükümetin anayasa değişikliği gibi zorlu bir kararı alabilmesi için ihtiyaç duyduğu siyasi sermayeyi ve halk desteğini aşındırmaktadır. Bu nedenle, sürecin her aşamasında karşılaşılan yeni bir engel, aslında kurumsal reformların hızlanmasını engellemekte ve siyasi aktörlerin halk nezdinde daha popülist ve milliyetçi duruşlar sergilemesine zemin hazırlamaktadır.
Temel Kriterlerde İlerleme ve Mevcut Durum
Kuzey Makedonya’nın AB’ye katılım süreci, sadece siyasi anlaşmazlıkların çözülmesine bağlı değildir. Aynı zamanda, AB müktesebatına uyum için siyasi ve ekonomik kriterlerde somut ve sürdürülebilir ilerlemeler kaydedilmesini gerektirmektedir.
Siyasi Kriterler
Hukukun Üstünlüğü ve Yargı Reformları
AB Komisyonu’nun 2023 ve 2024 ilerleme raporları, hukukun üstünlüğü alanında kaydedilen ilerlemenin “sınırlı” ve “kısmi” olduğunu belirtmektedir. Raporda, yargı reformlarının koordinasyon eksikliği, finansman yetersizliği ve insan kaynakları sorunları nedeniyle engellendiği ifade edilmektedir. Halkın yargı sistemine olan güveni düşük seviyelerde kalmaktadır. Özellikle Yargı Konseyi ve Savcılar Kurulu’nu feshetme yönündeki planlar, yargı bağımsızlığına yönelik “ciddi endişeler” yaratmaktadır. Raporlar, reformların yasal çerçevelerinin oluşturulduğunu ancak uygulamada ciddi boşluklar olduğunu vurgulamaktadır.
Yolsuzlukla Mücadele
Yolsuzluk, Kuzey Makedonya’nın AB yolundaki en büyük iç engellerden biridir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün verilerine göre, Kuzey Makedonya yolsuzluk algısı endeksinde 180 ülke arasında 111. sırada yer almaktadır. Bu, ülkenin 2001’den bu yana kaydettiği en kötü sıralamadır ve Kuzey Makedonya’yı bölgedeki yolsuzluk algısı en kötü ülke yapmaktadır. AB raporları, yolsuzlukla mücadeledeki yasal düzenlemeleri olumlu karşılasa da, üst düzey yolsuzluk davalarında mahkumiyetlerin azlığına dikkat çekerek uygulamanın yetersiz olduğunu belirtmektedir. Aşağıdaki tablo, Kuzey Makedonya’nın bu alandaki durumunu bölgesel bir perspektiften sunmaktadır:
Ülke | 2024 Yolsuzluk Algısı Endeksi Sıralaması |
Slovenya | 35 |
Yunanistan | 59 |
Hırvatistan | 63 |
Karadağ | 67 |
Bulgaristan | 69 |
Sırbistan | 94 |
Arnavutluk | 104 |
Kosova | 104 |
Kuzey Makedonya | 111 |
Ekonomik Kriterler
Piyasa Ekonomisi ve Rekabet
AB Komisyonu’nun raporları, Kuzey Makedonya ekonomisini “işleyen bir piyasa ekonomisi” olarak tanımlamaktadır. Ülke, maden ve metalürji gibi sektörlerde AB pazarına entegrasyon sağlamıştır ve mevzuatını büyük ölçüde AB standartlarına uyumlaştırmıştır. Ancak raporlar, ülkenin AB’nin rekabetçi piyasa güçleriyle başa çıkma kapasitesinin zayıf olduğunu belirtmektedir. Gümrük vergileri ve teknik standartlara uyum süreçleri devam etmektedir.
Makroekonomik Durum
Kuzey Makedonya’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYİH) 2024 yılında 16,69 milyar dolar olarak kaydedilirken , kişi başına düşen GSYİH (SGP) 24.463 dolar seviyesindedir. Dünya Bankası raporlarına göre, ekonomik büyüme 2024 yılında esas olarak kamu yatırımları ve tüketimden kaynaklanmaktadır. Ülke, yüksek genç ve uzun süreli işsizlik gibi yapısal sorunlarla mücadele etmeye devam etmektedir.
Siyasi İrade ve Kurumsal Kapasite Arasındaki Uçurum
Kuzey Makedonya’nın AB süreci, siyasi iradenin ve kurumsal kapasitenin birbirinden koptuğu bir paradoksu sergilemektedir. Bir yandan, hükümetler Prespa Anlaşması gibi büyük, cesur ve tartışmalı siyasi kararlar alabilmiş, böylece müzakerelerin önündeki en büyük uluslararası engeli kaldırmıştır. Öte yandan, AB raporları, yargı ve yolsuzlukla mücadele gibi temel alanlarda reformların yavaş, hatta geriye dönük olduğunu belirtmektedir.
Bu durum, AB üyeliği sürecinin sadece üst düzey bir diplomatik anlaşma imzalamakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda küçük ama sistematik ve zorlu olan kurumsal dönüşümleri de gerektirdiğini göstermektedir. Ülkenin yolsuzlukla mücadeledeki zayıf performansı, yargı bağımsızlığına yönelik endişeler ve kamu yönetimi reformlarındaki yavaşlık, en şüpheci AB üye devletlerinin (örneğin Fransa ve Hollanda) kaygılarını haklı çıkarmaktadır. Bu uçurum, bir yandan Batı’ya tam entegrasyon arzusunu sergilerken, diğer yandan iç yapısını modernize etmekte zorlanan bir ülkenin resmini çizmektedir ve olası yeni vetolar için zemin hazırlamaktadır.
İç Siyasi Dinamikler ve Halk Desteği
Siyasi Kutuplaşma
Kuzey Makedonya’nın AB süreci, ulusal bir hedef olmasına rağmen, iç siyasette derin bir kutuplaşma kaynağı olmaya devam etmektedir. En büyük iki siyasi parti olan sosyal demokrat SDSM ve milliyetçi VMRO-DPMNE arasında AB süreci, özellikle anayasa değişikliği gibi kritik konularda, keskin görüş ayrılıkları mevcuttur. 2024 yılında iktidara gelen VMRO-DPMNE liderliğindeki yeni hükümet, anayasayı değiştirmek için gerekli olan 80 milletvekiline (üçte iki çoğunluk) sahip değildir. Parti, Bulgar azınlığın anayasaya dahil edilmesi yönündeki Fransız önerisine karşı durmaktadır ve bu durum siyasi krizi derinleştirmektedir.
Halk Desteği
AB üyeliğine yönelik halk desteği genel olarak yüksek seviyelerde (%62-68) kalsa da, bu oran bugüne kadarki en düşük seviyesine gerilemiştir. Bu destek, etnik ve siyasi gruplara göre büyük farklılıklar göstermektedir. Etnik Arnavutların %78’i üyeliği desteklerken, etnik Makedonlar arasında bu oran %57’ye düşmektedir. Halkın %44’ü, sürecin ilerlememesinin temel nedenini reformlardaki yavaşlığa bağlamaktadır. Aşağıdaki tablo, bu durumu daha detaylı bir şekilde göstermektedir:
Grup | AB Üyeliği Desteği (%) |
Genel Halk Desteği | %62-68 |
Etnik Makedonlar | %57 |
Etnik Arnavutlar | %78 |
SDSM Destekçileri | %90 |
VMRO-DPMNE Destekçileri | < %60 |
Kimlik ve Algı
AB üyeliği gibi bir ulusal hedef için yüksek düzeyde genel destek olmasına rağmen, anayasa değişikliğine yönelik ciddi siyasi ve halk direnişinin olması, sürecin karmaşık yapısını ortaya koymaktadır. Bu paradoks, AB’ye “evet” demenin, üyeliğin getirdiği somut ve kimliksel tavizlere “hayır” demekten ayrı düşünüldüğünü göstermektedir. Bulgaristan’ın tarih ve dil konularındaki talepleri, Kuzey Makedonya’daki bazı gruplar tarafından ulusal kimlik ve egemenlik üzerinde bir tehdit olarak algılanmaktadır.
Bu durum, AB sürecini teknik bir uyum sürecinden çıkarıp, ulusal kimliğin ve bağımsızlığın sınırlarının tartışıldığı bir varoluşsal meseleye dönüştürmüştür. Siyasi partiler, anayasa değişikliği gibi kritik konularda uzlaşmak yerine, popülist ve milliyetçi söylemlerle kendi tabanlarını korumayı tercih etmektedir. Bu da, süreci duygusal bir zemine çekerek çözümünü daha da zorlaştırmaktadır. Anayasa değişikliğinin reddedilmesi, aslında AB’ye karşı bir duruş değil, halkın ve muhalefetin ulusal kimliklerinin korunması yönündeki bir talebinin dışavurumudur.
Sonuç ve Gelecek Senaryoları
Üyelik Yolu Üzerindeki Temel Engellerin Sentezi
Kuzey Makedonya’nın AB’ye katılım süreci, bir dizi kronik ve iç içe geçmiş engelle mücadele etmeyi gerektirmektedir. Yunanistan ile yaşanan isim sorunu çözülmüş olsa da, bu durumun hemen ardından Bulgaristan’ın getirdiği yeni veto ve anayasal değişiklik şartı süreci yeniden siyasi bir çıkmaza sokmuştur. En acil ve kritik engel, parlamentonun ihtiyaç duyulan üçte iki çoğunluğu elde edememesi nedeniyle anayasada Bulgar azınlığın tanınmasıdır. Bu siyasi kilitlenmenin yanı sıra, yolsuzlukla mücadele ve hukukun üstünlüğü gibi alanlardaki sınırlı reform performansı, AB içinde genişlemeye yönelik şüpheciliği artırmaktadır.
Olası Gelecek Senaryoları
Mevcut veriler ve siyasi dinamikler göz önüne alındığında, Kuzey Makedonya için AB yolunda birkaç olası senaryo öne çıkmaktadır:
- Senaryo A (İyimser): Anayasa değişikliği için gerekli siyasi uzlaşma sağlanır. Bu, yeni bir koalisyon hükümetinin kurulması, muhalefet partilerinden yeterli desteğin alınması veya bir sonraki seçimlerin bu doğrultuda bir sonuç vermesiyle mümkün olabilir. Bu senaryo gerçekleşirse, katılım müzakereleri hızlanabilir; ancak sürecin nihai hızı, yolsuzluk, yargı reformu ve ekonomik uyum gibi alanlarda gösterilecek kararlı ilerlemeye bağlı olacaktır.
- Senaryo B (Statüko): Anayasa değişikliği için gereken çoğunluk elde edilemez ve müzakereler fiilen donmuş kalır. Bu durum, ülkenin AB yolundaki ilerlemesinin durmasına, iç siyasi istikrarsızlığın artmasına ve halkın AB’ye olan inancının daha da azalmasına neden olur. Bu senaryoda, Kuzey Makedonya, tıpkı yıllarca olduğu gibi, bir aday ülke statüsünde kalarak belirsiz bir bekleme dönemine girecektir.
- Senaryo C (Yön Değişikliği): AB sürecinin çıkmaza girmesi, Kuzey Makedonya’yı ekonomik ve siyasi olarak AB dışındaki aktörlere, özellikle de Çin ve Rusya’ya daha fazla yönelmeye itebilir. Anketler, özellikle genç ve yaşlı nüfus arasında Çin ve Rusya’ya yönelik olumlu algıların arttığını göstermektedir. Bu durum, Batı Balkanlar’daki jeopolitik dengeleri değiştirebilecek bir risk taşımaktadır.
Nihai Değerlendirme
Kuzey Makedonya’nın Avrupa Birliği’ne girişi, ne yakın ne de kesin bir sonuçtur. Sürecin başarılı olması, büyük ölçüde ülkenin iç siyasi aktörlerinin, ulusal kimlik tartışmalarını aşarak, anayasa değişikliği gibi zorlu kararlarda uzlaşıya varabilme becerisine bağlıdır. Bu siyasi uzlaşının yanı sıra, yolsuzlukla mücadele ve hukukun üstünlüğünde somut ve sürdürülebilir ilerlemeler gösterilmesi de kritik önem taşımaktadır. Mevcut veriler, reformlarda sınırlı ilerleme ve anayasa değişikliğine yönelik siyasi bir çıkmazın varlığına işaret ettiğinden, Kuzey Makedonya’nın yakın vadede AB’ye girmesi düşük bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir. Üyelik, ancak uzun ve zorlu bir yolculuğun sonunda, hem içerideki engellerin aşılması hem de AB’nin genişleme konusundaki siyasi iradesinin korunmasıyla mümkün olacaktır.
Yurtdışında Şirket Kurmak sitesi olarak sizlere Yurtdışında Şirket Kurmak ve Yurtdışına Yerleşmek konusunda profesyonel hizmet sunmaktayız. Bu konuda detaylar için bizimle iletişim kurmaya çekinmeyiniz.