Yurt Dışı Şirket Kurup Türkiye’ye Fatura Kesmek: Yasal Süreçler

Küreselleşme ve dijitalleşme çağında, Türk girişimciler ve serbest çalışanlar için ABD’de (örneğin Delaware/Wyoming LLC) veya Avrupa’da (örneğin Almanya GmbH) şirket kurarak uluslararası bir kimlik kazanmak cazip hale gelmiştir. Ancak, yurt dışı merkezli bir şirketle Türkiye’deki bireylere veya kurumlara hizmet ya da ürün satışı yapmak ve fatura kesmek, karmaşık vergi, gümrük ve kambiyo mevzuatlarını beraberinde getirir. Bu içerikte, yurt dışı şirketlerin Türkiye ile olan ticari ilişkilerinde karşılaştığı temel yasal zorunlulukları, vergilendirme kurallarını ve uyum stratejilerini ayrıntılı olarak incelemektedir. Mevzuata tam uyum, çift vergilendirme riskini en aza indirmek ve Vergi İdaresi (Vİ) denetimlerinde sorun yaşamamak için kritik öneme sahiptir.

Yurt Dışı Şirket Kuruluşunun İlk Adımları

Yurt dışında şirket kurma kararı alındıktan sonra, ilk adım ülkenin ve şirket türünün doğru seçimidir (örneğin ABD’de LLC, Almanya’da GmbH). Kuruluş süreci, yabancı yargı alanının yasal gerekliliklerine tabidir. Yabancı şirket, faaliyet göstereceği ülkede yasal bir kimlik ve vergi numarası (ABD’de EIN gibi) almalıdır. Türkiye’ye fatura kesme sürecine geçilmeden önce, şirketin uluslararası bankacılık sistemine erişimi, resmi adresi ve kayıtlı acentesinin (ABD’de Registered Agent gibi) atanmış olması gerekir. Tüm kuruluş belgelerinin (Ortaklık Sözleşmesi, Tescil Belgesi) eksiksiz ve yasal formatta hazırlanması zorunludur.

Yurt Dışı Şirketin Türkiye’deki Vergi Mukimliği Durumu

Yurt dışı şirketin Türkiye’deki vergi yükümlülüklerini belirleyen en kritik faktör, şirketin Türkiye’de “vergi mukimi” (resident) sayılıp sayılmadığıdır. Türk Vergi Kanunları’na göre, bir sermaye şirketi (LLC’nin C-Corp olarak vergilendirilmesi veya GmbH gibi), kanuni merkezinin veya iş merkezinin Türkiye’de bulunması halinde Türkiye’de tam mükellef (global gelir üzerinden vergilendirilir) sayılır. İş merkezi, ticari kararların alındığı ve yönetimin fiilen yürütüldüğü yerdir. Yurt dışı şirketin yönetimi Türkiye’den yapılıyorsa, şirket Türkiye’de tam vergi mükellefi olabilir ve bu durum tüm vergi avantajlarını ortadan kaldırabilir.

İş Merkezi Kavramı ve Denetim Riski

“İş Merkezi” (Place of Effective Management) kavramı, uluslararası vergilendirme hukuku açısından hayati önem taşır. Eğer yurt dışı şirketin tüm stratejik ve operasyonel kararları Türkiye’deki ortaklar tarafından, Türkiye’den yönetiliyorsa, şirket fiilen Türkiye’de kurulmuş sayılabilir. Türk Vergi İdaresi (Vİ), denetimlerde bu durumu tespit ederse, şirketi Türkiye’de tam mükellef sayarak geçmişe dönük vergi ve cezaları talep edebilir. Bu riski azaltmak için, yabancı şirketin yönetim kurulu toplantıları, bankacılık işlemleri ve ticari kararlarının alındığı yerin yurt dışı olması gerektiği kanıtlanmalıdır.

Türkiye’ye Kesilen Faturanın Türü ve KDV Muafiyeti

Yurt dışı şirket, Türkiye’deki müşterisine (birey veya kurum) hizmet veya mal faturası kestiğinde, KDV (Katma Değer Vergisi) rejimi devreye girer. Türkiye’deki hizmet alıcısı, KDV’yi yurt dışı şirket adına sorumlu sıfatıyla (tevkifat) beyan edip ödemek zorundadır. Ancak, verilen hizmetin bir “ihracat hizmeti” olarak nitelendirilmesi (hizmetin yurt dışındaki müşteri için yapılması ve yurt dışında faydalanılması gibi şartlar) durumunda KDV’den istisna tutulabilir. Yurt dışı şirketin Türkiye’deki müşterisine kestiği faturada KDV olmamalı, bu sorumluluk Türkiye’deki alıcıya ait olmalıdır.

Sorumlu Sıfatıyla KDV (KDV Tevkifatı)

Yurt dışı şirketin Türkiye’de vergi mükellefiyeti yoksa ve Türkiye’de mukim bir kurum veya şahsa hizmet satıyorsa, hizmet bedeli üzerinden hesaplanan KDV’nin, hizmeti alan Türkiye’deki mükellef tarafından “sorumlu sıfatıyla” (tevkifat yoluyla) beyan edilip ödenmesi zorunludur. Bu, yurt dışı şirketin faturasında KDV göstermemesi gerektiği anlamına gelir. Türkiye’deki alıcının (B2B veya B2C) yasal yükümlülüğü, ödemeyi yapmadan önce KDV’yi devlete aktarmaktır. Bu mekanizma, devletin vergi gelirini güvence altına almayı amaçlar ve yanlış uygulamada alıcıya ceza kesilebilir.

Stopaj Vergisi (Gelir ve Kurumlar Vergisi Tevkifatı)

Yurt dışı şirketlerin Türkiye’deki hizmet veya kazançları üzerinden stopaj vergisi (tevkifat), Türkiye’deki ödemeyi yapan kurum veya kişi tarafından kesilebilir. Bu stopaj, genellikle gayrimaddi hak ödemeleri (lisans, telif), danışmanlık veya teknik hizmet ödemeleri üzerinden uygulanır. Stopaj oranı, genellikle %15 ile %20 arasında değişir. Ancak, Türkiye ile yabancı şirketin mukim olduğu ülke arasında Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması (ÇVÖA) varsa, bu anlaşmanın hükümleri uygulanır ve stopaj oranı genellikle daha düşük (örneğin %0, %5 veya %10) olabilir.

Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları (ÇVÖA) ve Avantajları

Türkiye’nin ABD, Almanya ve diğer birçok ülke ile imzaladığı Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları (ÇVÖA), yurt dışı şirketlerin Türkiye’deki stopaj yükümlülüklerini doğrudan etkiler. ÇVÖA, belirli koşullarda stopaj oranını düşürmeyi veya tamamen sıfırlamayı sağlar. Örneğin, bir ABD LLC’nin (eğer C-Corp olarak vergilendirilmeyi seçmişse) Türkiye’den elde ettiği temettü, faiz veya gayrimaddi hak gelirleri üzerindeki stopajı düşürebilir. Yurt dışı şirketin, ÇVÖA’dan faydalanabilmesi için kendi ülkesinden “Vergi Mukimlik Belgesi” (Certificate of Residence) alması ve bunu Türkiye’deki alıcıya sunması zorunludur.

Türkiye’de İşyeri (Daimi Tesis) Oluşturma Riski

Yurt dışı şirketin Türkiye’de bir “İşyeri” (Daimi Tesis – Permanent Establishment) oluşturup oluşturmadığı, vergilendirme açısından en büyük risktir. Daimi tesis, şirketin Türkiye’de bir şubesi, ofisi, fabrikası veya belirli bir süre devam eden bir inşaat sahası varsa ortaya çıkar. Eğer yurt dışı şirket, Türkiye’de daimi tesis kurarsa, bu tesisin elde ettiği kârlar Türkiye’de Kurumlar Vergisi’ne tabi olur. ÇVÖA’lar, daimi tesisin oluşumunu daha sıkı kurallara bağlar ve genellikle 6 aydan uzun süren hizmetler veya belirli varlıkların varlığı daimi tesise yol açabilir.

Hizmet Sunumunda Daimi Tesis Riskinin Yönetimi

Özellikle yazılım, danışmanlık veya diğer uzmanlık hizmetlerini uzaktan sunan LLC/GmbH’ler için daimi tesis riski düşüktür, ancak Türkiye’de uzun süreli fiziksel bir varlık veya bağımlı acente bulundurmak bu riski artırır. Türkiye’ye yapılan hizmet sunumunun 6 aydan kısa sürmesi (ÇVÖA’ya göre bu süre 6 veya 12 ay olabilir) ve personelin Türkiye’de kalıcı bir ofis kullanmaması, riski minimize eder. Yabancı şirketin faaliyetlerinin tamamen uzaktan ve bağımsız olarak yürütüldüğünü kanıtlamak, denetimlerde önemlidir.

Yurt Dışı Şirketin Şeffaflık Raporlaması ve FATCA/CRS

ABD LLC gibi yapılar (özellikle Disregarded Entity olarak vergilendirilenler) ABD’de federal gelir vergisi ödemese bile, FATCA (Foreign Account Tax Compliance Act) ve CRS (Common Reporting Standard) gibi uluslararası şeffaflık anlaşmaları nedeniyle bilgi raporlaması yapmak zorundadır. ABD LLC’ler için Form 5472 gibi bilgi beyannamelerinin IRS’e sunulması hayati öneme sahiptir ve bu zorunluluk, şirketin Türkiye’deki faaliyetlerini değil, ABD’deki yasal uyumunu ilgilendirir. Bu şeffaflık kuralları, Türkiye’deki vergi dairelerinin yabancı şirket hesaplarına erişimini dolaylı olarak kolaylaştırır.

Yabancı Şirketler İçin Kambiyo Mevzuatı

Yurt dışı şirkete Türkiye’den yapılan ödemeler, Türk Kambiyo Mevzuatı’na tabidir. Ödemeler, döviz (genellikle USD veya EUR) cinsinden yapılabilir ve serbestçe yurt dışına transfer edilebilir. Ancak, Türkiye’deki ödeme yapan kişi veya kurumun, ödemenin amacını (hizmet, mal bedeli, sermaye vb.) bankaya doğru bir şekilde beyan etmesi ve ilgili fatura veya sözleşmeleri ibraz etmesi gerekir. Büyük miktarlı döviz transferlerinde, fatura ve sözleşmelerin eksiksiz olması, bankacılık ve kambiyo denetimlerinde sorun yaşanmaması için önemlidir.

Türk Ortakların Yurtdışı Şirket Kurulumu ve Kontrol

Türkiye’de yerleşik bireylerin veya şirketlerin yurt dışında şirket kurması, Türk Sermaye Piyasası Mevzuatı ve Gelir Vergisi Kanunu açısından “Kontrol Edilen Yabancı Kurum (KYK)” kurallarına tabi olabilir. Eğer Türk mukimler, yurt dışı şirketin kârının %50’sinden fazlasını doğrudan veya dolaylı olarak kontrol ediyorsa ve yurt dışı şirket belirli şartları sağlıyorsa, yurt dışı şirketin kârı, Türkiye’de ortakların geliri olarak vergilendirilebilir. Bu kural, vergi cenneti olarak kabul edilen veya düşük vergi uygulayan ülkelerdeki şirketlerin kullanımını sınırlamayı amaçlar.

Kontrol Edilen Yabancı Kurum (KYK) Kurallarının Etkisi

KYK (Controlled Foreign Corporation) kuralları, Türkiye’de mukim olan ortakların yurt dışı şirketin kârını Türkiye’ye getirmese bile, belirli koşullar altında bu kârın Türkiye’de vergilendirilmesini zorunlu kılar. Bu durum, özellikle vergi oranı düşük (Türkiye’deki Kurumlar Vergisi oranının %10’undan az) olan ülkelerde kurulan LLC’ler veya GmbH’ler için geçerlidir. Türk ortakların, yabancı şirketin kârını Türkiye’de beyan etmesi gerekip gerekmediğini belirlemek için, şirketin toplam kârı, vergi yükü ve ortakların hisse oranları detaylıca incelenmelidir.

Vergi Danışmanlığı ve Uyum Stratejileri

Yurt dışı şirketle Türkiye’ye fatura kesmek, hem ABD/Almanya vergi hukuku hem de Türk vergi hukuku alanında uzmanlık gerektirir. Bu süreçte, uluslararası vergi konusunda deneyimli bir CPA (ABD için) veya Steuerberater (Almanya için) ile Türk vergi mevzuatına hakim bir Türk mali müşavirin eş zamanlı çalışması hayati önem taşır. Uzmanlar, daimi tesis riskini en aza indirecek ticari yapıyı oluşturmalı, KYK kurallarından kaçınma yollarını araştırmalı ve ÇVÖA’lardan maksimum fayda sağlamak için gerekli hukuki belgelerin hazırlanmasına yardımcı olmalıdır.

E-Fatura ve Türk Muhasebe Sistemi

Yurt dışı şirket, Türkiye’ye kesilen faturalarda Türk e-fatura sistemini kullanmak zorunda değildir. Yabancı şirket, kendi ülkesinin yasal mevzuatına uygun bir ticari fatura düzenler. Bu fatura, Türkiye’deki alıcı tarafından yasal muhasebe kayıtlarına alınır ve KDV ile stopaj beyanlarının dayanağını oluşturur. Faturanın uluslararası ticari formatlara (tarih, tutar, para birimi, şirket bilgileri, vergi numaraları) uygun olması önemlidir. Türkiye’deki alıcı, bu faturayı Türk lirasına çevirerek (ödeme tarihindeki TCMB kuruyla) defterlerine kaydeder.

Ödeme Alma Yöntemleri ve Bankacılık Kanalları

Yurt dışı şirketin, Türkiye’den gelen ödemeleri alması genellikle uluslararası banka havalesi (SWIFT/IBAN) yoluyla gerçekleştirilir. ABD LLC’ler için ABD’de bir banka hesabı (veya Wise, Payoneer gibi uluslararası platformlar) kullanılması yaygındır. Ödeme banka aracılığıyla yapıldığında, banka transferin amacını (fatura karşılığı hizmet bedeli gibi) kaydeder. Ödemenin nakit olarak yapılması veya yasal olmayan kanallardan transfer edilmesi, Türkiye’de Vergi İdaresi denetimlerinde ciddi sorunlar yaratabilir ve kambiyo mevzuatına aykırılık teşkil eder.

Şirket Gelirinin Yurt Dışında Bırakılması

KYK kurallarından kaçınmak veya vergi erteleme avantajından faydalanmak isteyen Türk ortaklar, yurt dışı şirketin elde ettiği kârı yurt dışında bırakabilirler (reinvesting). Bu strateji, KYK kurallarının devreye girmediği durumlarda kârın Türkiye’ye getirilmesine kadar vergilendirmeyi erteleyebilir. Ancak, kârın Türkiye’ye temettü veya maaş olarak transfer edilmesi durumunda, bu gelirler Türkiye’de kişisel gelir vergisine tabi olur. Şirket kârının ne kadarının yurt dışında tutulacağı, vergisel planlama açısından kritik bir karardır.

Tek Üyeli LLC (Single-Member LLC) ve Vergi Riski

ABD’de ikamet etmeyen tek bir Türk ortağa ait olan Single-Member LLC’ler, ABD vergi hukukunda “Disregarded Entity” olarak kabul edilir ve Pass-Through prensibiyle vergilendirilir. Bu, LLC’nin gelirinin doğrudan Türk ortağın şahsi geliri olarak görüldüğü anlamına gelir. Eğer bu LLC, ABD’de ECI (Etkili Bağlantılı Gelir) elde etmiyorsa ABD’de vergi ödemez. Ancak, Türk ortağın bu geliri kendi kişisel beyannamesinde (Global Gelir Prensibi) beyan etmesi zorunludur. Türk Vİ, bu gelirin Türkiye’de vergilendirilmesini talep edecektir.

Türk Tüketicilere (B2C) Yapılan Satışların Vergilendirilmesi

Yurt dışı şirketin Türkiye’deki bireysel müşterilere (B2C) dijital hizmetler veya mal satması durumunda da KDV yükümlülükleri ortaya çıkar. Yabancı şirket, özellikle dijital hizmetler sunduğunda, Türkiye’de KDV mükellefi olmasa bile, KDV’yi beyan etmek ve ödemek zorunda kalabilir. Türkiye, yabancı dijital hizmet sağlayıcıların KDV yükümlülüğünü doğrudan düzenleyen özel yasalar çıkarmıştır. Bu, yurt dışı şirketin Türkiye’de KDV mükellefiyeti açmasını ve B2C satışları üzerinden KDV beyan etmesini gerektirebilir.

Türk Şirketlerle Yapılan Sözleşmelerin Hukuki Çerçevesi

Yurt dışı LLC/GmbH ile Türkiye’deki bir şirket arasında yapılan ticari sözleşmeler (hizmet, satış, lisans), yabancı şirketin ülkesinin hukukuna göre düzenlenebilir (örneğin Delaware Hukuku). Ancak, sözleşmenin Türkiye’de ifa edilen kısmı, Türk Hukuku’na tabi olabilir. Sözleşmelerde, olası anlaşmazlıkların hangi ülkenin mahkemelerinde çözüleceği (yetkili mahkeme) ve hangi ülkenin hukukunun uygulanacağı (uygulanacak hukuk) açıkça belirtilmelidir. Bu, hukuki süreçlerin öngörülebilirliği açısından büyük önem taşır.

Yurt Dışı Şirketlerin Türkiye’deki Personel İstihdamı

Yurt dışı şirketin, Türkiye’de kalıcı olarak çalışan personel istihdam etmesi, daimi tesis riskini büyük ölçüde artırır. Eğer personel yabancı şirketin bağımlı bir acentesi gibi çalışıyorsa, daimi tesis oluşabilir. Türkiye’de personel istihdam edilecekse, yasalara uygun olarak bu personelin maaş, SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) primleri ve Gelir Vergisi stopajının Türkiye’de ödenmesi gerekir. Yabancı şirket, Türkiye’de bir irtibat ofisi veya şube açarak bu yükümlülükleri yasal zeminde yerine getirmeyi tercih edebilir.

Uluslararası Ödeme Sistemleri ve Yasal Uyum

Yurt dışı LLC’ler tarafından Stripe, PayPal veya diğer uluslararası ödeme işlemcileri kullanılarak Türkiye’den ödeme alınması yaygındır. Bu ödeme sistemlerinin, KYC (Müşterini Tanı) ve AML (Kara Para Aklamayı Önleme) kurallarına uyumu önemlidir. Şirket, elde ettiği gelirin kaynağını ve amacını doğru bir şekilde raporlamalıdır. Ödeme işlemcileri, genellikle ödeme yapan tarafın bilgilerini (Türkiye’deki müşteri) kaydeder ve bu veriler ileride uluslararası bilgi paylaşımı anlaşmaları (CRS) kapsamında ilgili makamlara aktarılabilir.

Gümrük ve İthalat/İhracat Süreçleri

Yurt dışı şirket, Türkiye’ye fiziksel mal satıyorsa, bu işlemler Türk Gümrük Mevzuatı’na tabi olur. Türkiye’deki alıcı, malı ithal etmek zorundadır ve gümrük vergileri ile KDV’yi ödemekle yükümlüdür. Yabancı şirketin fatura kesmesi, gümrük beyannamesinin temelini oluşturur. Gümrük işlemlerinde, fatura tutarı, malın tarife kodu (GTİP) ve menşe ülkesinin doğru beyanı kritik öneme sahiptir. Mal ticareti, hizmet ticaretine göre daha fazla bürokratik yük ve maliyet yaratır.

Yurt Dışı Şirketle Türkiye’ye Finansal Transferler

Yurt dışı şirketin elde ettiği kârın, Türk ortağa temettü, maaş veya borç geri ödemesi olarak Türkiye’ye transfer edilmesi, Türkiye’de vergilendirme yükümlülüklerini tetikler. Temettü ödemeleri, Kurumlar Vergisi ve Gelir Vergisi stopajına tabi olabilir. Maaş ödemeleri ise Türk ortağın kişisel gelir vergisi matrahına dahil edilir. Transferin hukuki amacının (örneğin borç geri ödemesi veya temettü) doğru belgelendirilmesi, vergi denetimlerinde hayati önem taşır. Yanlış sınıflandırma, ek vergi yükümlülüklerine yol açabilir.

Yurt Dışı Şirketin Türkiye’de Şube Açma Alternatifi

Daimi tesis riskinden kaçınmak veya Türkiye’deki ticari faaliyetlerini yasallaştırmak isteyen yabancı şirketler, Türkiye’de resmi olarak bir şube (Branch Office) açabilirler. Şube, yurt dışı şirketin tüzel kişiliğinin bir uzantısıdır ve Türkiye’de ticari faaliyet yürütme yetkisine sahiptir. Şube, Türkiye’deki gelirleri üzerinden Kurumlar Vergisi’ne tabi olur ve Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) göre kayıt tutmak zorundadır. Şube açmak, tam yasal uyumu sağlarken, aynı zamanda ek muhasebe ve raporlama yükümlülüklerini de beraberinde getirir.

Yerel Muhasebe ve Raporlama Standartları

Yurt dışı şirketin, Türkiye’de bir daimi tesisi veya şubesi yoksa, Türk muhasebe standartlarına göre defter tutma zorunluluğu yoktur. Ancak, Türkiye’deki alıcıların yasal muhasebe kayıtlarını desteklemek ve kendi vergi yükümlülüklerini (KDV/Stopaj) yerine getirmek için yurt dışı şirketin faturalarının ve işlemlerinin doğru belgelendirilmesi gerekir. Eğer şirket Türkiye’de KYK kurallarına tabi ise, ortakların beyannameleri için yurt dışı şirketin finansal verilerine (kâr/zarar tablosu) ihtiyaç duyulur.

Risklerin Hukuki Düzlemde Yönetimi

Yurt dışı şirketle Türkiye’ye fatura kesme sürecindeki en büyük riskler, daimi tesis oluşumu ve KYK kurallarıdır. Bu risklerin yönetimi, sadece mali değil, hukuki bir süreçtir. Şirket sözleşmelerinde yer alan yetkili mahkeme, uygulanacak hukuk ve hizmetin ifa yeri gibi maddeler, hukuki düzlemde riskleri azaltır. Yurt dışı şirket ortaklarının Türkiye’deki yasal hak ve yükümlülükleri, Türk Ticaret ve Borçlar Kanunu kapsamında değerlendirilebilir. Bu nedenle, sözleşmelerin uluslararası hukuk ve Türk hukuku açısından güçlü olması gerekmektedir.

Vergi Cezaları ve Faaliyetin Durdurulması Riski

Vergi mevzuatına uyum sağlanmaması durumunda, Türkiye’deki Vergi İdaresi (Vİ) tarafından yurt dışı şirket veya Türkiye’deki alıcıya (sorumlu sıfatıyla) ağır para cezaları uygulanabilir. Yanlış KDV/Stopaj beyanı, usulsüzlük cezaları ve vergi ziyaı cezalarına yol açar. En ağır durumlarda, özellikle daimi tesis riskinin gerçekleştiği ve vergi kaçırıldığı tespit edilirse, şirketin Türkiye’deki faaliyetleri durdurulabilir. Proaktif uyum ve doğru vergi planlaması, bu mali ve operasyonel risklerden korunmanın tek yoludur.

Sektörel Düzenlemeler ve Yabancı Şirketler

Yurt dışı şirket, Türkiye’de bankacılık, sigortacılık, telekomünikasyon veya sağlık gibi düzenlenmiş sektörlerde faaliyet gösteriyorsa, yabancı şirketler için uygulanan özel sektörel lisans, izin ve denetim kurallarına da uymak zorundadır. Örneğin, Türkiye’de finansal hizmetler sunan bir LLC’nin, ilgili Türk düzenleyici kurumdan (BDDK, SPK) izin alması gerekebilir. Sektörel uyum, genel vergi yükümlülüklerinin ötesinde, ek bürokratik ve mali gereklilikler getirir.

Gelecekteki Trendler: Dijital Vergi ve Küresel Minimum Vergi

Uluslararası vergilendirme, OECD’nin BEPS (Base Erosion and Profit Shifting) projesi ve özellikle “Küresel Minimum Vergi” (Pillar Two) uygulamasıyla köklü bir değişim geçirmektedir. Gelecekte, büyük cirolu yabancı şirketlerin, kârlarını düşük vergi rejimlerine kaydırmaları zorlaşacaktır. Türkiye’nin de bu küresel standartlara uyum sağlaması beklenmektedir. Dijital hizmetlerin vergilendirilmesi konusundaki uluslararası tartışmaların sonucu, yurt dışı şirketlerin Türkiye’ye kestiği dijital hizmet faturalarının vergilendirme rejimini daha da sıkılaştırabilir.

Türk Ortakların Gelir İdaresi Başkanlığı’na (GİB) Beyan Yükümlülükleri

Yurt dışı şirketin ortağı olan Türkiye’de mukim Türk bireyler, yurt dışı şirketten elde ettikleri temettü, maaş veya faiz gelirlerini, Türkiye’deki Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinde beyan etmek zorundadırlar. Bu beyan, şirketin KYK kurallarına tabi olup olmamasından bağımsızdır. Beyan sırasında, yabancı ülkede ödenen vergi (varsa), ÇVÖA hükümleri çerçevesinde Türkiye’deki vergiden mahsup edilebilir. Türk ortağın, yurt dışı gelirlerini GİB’e doğru ve zamanında beyan etmesi, hukuki sorumluluklarının temelini oluşturur.

Hukuki Yapılanma ve Sözleşmelerin Önemi

Yurt dışı şirketin Türkiye’deki faaliyetlerini düzenleyen tüm sözleşmeler (hizmet, ortaklık, yönetim), hukuki riskleri en aza indirecek şekilde yapılandırılmalıdır. Sözleşmelerde, hizmetin yurt dışı şirket tarafından gerçekten yurt dışından sağlandığının, daimi tesis oluşturmadığının ve bağımsız ticari faaliyet yürütüldüğünün açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Hukuki risklerin proaktif yönetimi, denetimler sırasında şirketin ticari ve hukuki pozisyonunu güçlendirir. Bu, yasal uyumu bir savunma stratejisi haline getirir.

Benzer İçerikler

Bir yanıt yazın