Bosna-Hersek’in Avrupa Birliği Üyeliği: Siyasal, Ekonomik ve Jeopolitik Dinamiklerin Derinlemesine Analizi

Bosna-Hersek’in Avrupa Birliği (AB) üyeliğine giden yolu, yakın zamanda yaşanan siyasi dönüm noktalarıyla önemli bir ivme kazanmış olsa da, ülkenin içsel karmaşıklığı ve dışsal jeopolitik dinamikler nedeniyle hala ciddi zorluklarla doludur. Ülke, 2022’de adaylık statüsü kazanmış ve 2024’te üyelik müzakerelerinin başlatılması kararı almıştır. Bu ilerleme, AB’nin genişleme politikasının, Batı Balkanlar’da istikrarı sağlamak ve Rusya’nın nüfuzuna karşı koymak gibi jeopolitik hedeflerle yeniden şekillendiğini açıkça göstermektedir. Ancak, bu dışsal ivmeye rağmen, Bosna-Hersek’in kendi içinde köklü reformları hayata geçirmesi gerekmektedir.  

Bu rapor, Bosna-Hersek’in AB entegrasyon sürecinin temel bulgularını ve çelişkilerini analiz etmektedir. Dayton Barış Anlaşması’nın yarattığı karmaşık ve etnik bölünmüş yönetim yapısı, reform çabalarının önündeki en büyük engeli teşkil etmektedir. Ülkenin siyasi sistemi, karar alma süreçlerinde kronik tıkanıklıklara ve etnik temelli siyasi rekabetin derinleşmesine yol açmaktadır. Bu durum, yolsuzlukla mücadele, yargı reformu ve kamu yönetimi gibi kritik alanlardaki ilerlemeyi sınırlamaktadır. Her ne kadar Bosna-Hersek, AB’nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’na tam uyum gibi önemli jeopolitik adımlar atmış olsa da , Avrupa Komisyonu’nun belirlediği 14 temel önceliğin çoğunda “sınırlı ilerleme” kaydedilmiştir. Sonuç olarak, Bosna-Hersek’in AB üyeliği, yalnızca teknik bir uyum süreci olmaktan çıkmış, iç siyasi yapısal sorunlar ile dışsal jeopolitik çıkarların kesiştiği karmaşık bir denge oyunu haline gelmiştir. Sürecin geleceği, Dayton’dan kaynaklanan siyasi tıkanıklıkların aşılmasına ve uluslararası toplumun bu yöndeki kararlılığına bağlıdır.  

Bosna-Hersek’in AB Üyelik Sürecindeki Tarihsel Yolculuk: Bir Kronoloji ve Değerlendirme

Bosna-Hersek’in Avrupa Birliği’ne entegrasyon süreci, on yıllara yayılan karmaşık bir yolculuk olmuştur. Ülke, 2003 yılında Selanik Zirvesi’nde tüm Batı Balkan ülkeleri gibi “potansiyel aday” olarak tanımlanarak AB perspektifini resmen kazanmıştır. Ancak, bu yolculuğun somut adımları, ülkenin iç siyasi istikrarsızlığının da etkisiyle oldukça yavaş ilerlemiştir.  

Sürecin en önemli kilometre taşlarından biri, İstikrar ve Ortaklık Anlaşması’nın (SAA) imzalanmasıdır. Bosna-Hersek ile AB arasında 2008 yılında paraf edilen bu anlaşma , ülkeyi AB üyeliğine hazırlamayı ve taraflar arasında kademeli olarak bir serbest ticaret alanı oluşturmayı amaçlamaktadır. Ne var ki, ülkedeki derin siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle, anlaşmanın onay süreci tam yedi yıl sürmüş ve ancak 1 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girebilmiştir. Bu uzun gecikme, Dayton Barış Anlaşması’ndan miras kalan yönetim yapısının, uluslararası yükümlülüklerin dahi yerine getirilmesini nasıl sekteye uğrattığının somut bir kanıtıdır. Bu durum, Bosna-Hersek’in AB entegrasyonunun, yalnızca teknik bir süreçten ibaret olmadığını, aynı zamanda derinlemesine yapısal reformlar ve siyasi mutabakat gerektirdiğini göstermektedir.  

SAA’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte, Bosna-Hersek AB üyeliği için resmi başvurusunu 15 Şubat 2016 tarihinde yapmıştır. Başvuru, 20 Eylül 2016’da AB tarafından kabul edilmiş ve Komisyon’a, ülkenin üyelik için hazır olup olmadığına dair bir görüş (Avis) hazırlaması talimatı verilmiştir. Komisyon’un 2019’da yayımladığı görüş, Bosna-Hersek’in üyelik müzakerelerine başlayabilmesi için yerine getirmesi gereken 14 temel önceliği belirlemiştir. Ancak, Komisyon bu önceliklerde “yalnızca bir kaç adımın atıldığını” belirtmiştir.  

Bu sınırlı ilerlemeye rağmen, AB’nin sürece yönelik yaklaşımında stratejik bir değişim gözlemlenmiştir. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yarattığı jeopolitik gerilimler, AB’yi Batı Balkanlar’daki istikrar ve kendi nüfuz alanını pekiştirme konusunda daha proaktif olmaya itmiştir. Bu yeni jeopolitik bağlamda, AB Konseyi, 15 Aralık 2022 tarihinde Bosna-Hersek’e adaylık statüsü vermiştir. Bu karar, ülkenin iç reformlarındaki liyakattan ziyade, AB’nin bölgesel güvenlik stratejisinin bir yansıması olarak değerlendirilmektedir.  

Sürecin son ve en önemli aşaması, 21 Mart 2024’te Avrupa Konseyi’nin Bosna-Hersek ile üyelik müzakerelerine başlanması kararıdır. Bu karar, Komisyon’un 12 Mart 2024 tarihli tavsiyesine dayanmaktadır ve 14 önceliğin yerine getirilmesinde “gerekli ölçüde uyum sağlandığı” tespitiyle alınmıştır. Bu durum, AB’nin, üyelik sürecini bir ödülden ziyade bir teşvik mekanizması olarak kullandığının bir göstergesidir. Kararın ana itici güçlerinden biri, Bosna-Hersek’in AB’nin dış ve güvenlik politikalarına “tümüyle uyum göstermesi” gibi somut jeopolitik adımlardır.  

Aşağıdaki tablo, Bosna-Hersek’in AB entegrasyonundaki bu uzun ve meşakkatli yolculuğunun temel kilometre taşlarını özetlemektedir:

Tablo 1: Bosna-Hersek’in AB Sürecindeki Önemli Kilometre Taşları (1999-2024)

OlayTarihKaynak
Potansiyel Aday Statüsü21 Haziran 2003
İstikrar ve Ortaklık Anlaşması’nın Paraflanması16 Haziran 2008
Vizesiz Seyahat Rejiminin Yürürlüğe Girmesi15 Aralık 2010
SAA’nın Yürürlüğe Girmesi1 Haziran 2015
Resmi Üyelik Başvurusu15 Şubat 2016
Başvurunun Kabulü20 Eylül 2016
Komisyon Görüşü (14 Öncelik)29 Mayıs 2019
Aday Ülke Statüsünün Verilmesi15 Aralık 2022
Müzakerelerin Başlatılması Kararı21 Mart 2024

Dayton Anlaşması’nın Gölgesinde Siyasal ve Kurumsal Yapı: Kalıcı Bir Tıkanıklık Mı, Kırılgan Bir İstikrar Mı?

Dayton Barış Anlaşması, 1995 yılında Bosna Savaşı’na son veren tarihi bir belgedir. Ancak, bu anlaşma yalnızca bir barış aracı olmamış, aynı zamanda ülkenin mevcut siyasi ve kurumsal yapısını da belirlemiştir. Dayton, ülkeyi biri Bosna-Hersek Federasyonu diğeri “Republika Srpska” olmak üzere iki entiteye ayırmış ve Boşnak, Hırvat, Sırp olmak üzere üç kurucu halkı tanımlayarak son derece karmaşık bir yönetim modeli oluşturmuştur. Bu yapı, kısa vadede çatışmayı durdurmuş olsa da, uzun vadede devletin işleyemez hale gelmesine ve etnik kutuplaşmanın derinleşmesine neden olmuştur.  

Dayton Anlaşması’nın getirdiği yapısal sorunlar, AB entegrasyonu için gerekli reformları engellemektedir. Ülkenin merkezinde, üç kurucu halkı temsil eden üyelerden oluşan ve sekiz aylık rotasyonla değişen üçlü bir Devlet Başkanlığı Konseyi bulunmaktadır. Karar alma süreçleri, özellikle önemli meselelerde, oy birliği veya entite parlamentolarında üçte iki çoğunluk gibi etnik temelli mutabakat mekanizmalarına dayanmaktadır. Bu sistem, herhangi bir reformun veya yasal düzenlemenin, ayrılıkçı söylemleri sıkça kullanan siyasi aktörler tarafından kolayca veto edilmesine olanak tanımaktadır. Nitekim, Dayton Anlaşması, Bosna-Hersek’i teoride bağımsız bir devlet yapsa da, gerçekte egemenliğin halk tarafından kullanılamadığı, toprak bütünlüğünün uluslararası himaye ile muhafaza edilebildiği “işlevsiz bir devlet” haline getirmiştir.  

Bu siyasi tıkanıklık, aynı zamanda etnik kutuplaşmayı da beslemektedir. Ülkedeki siyasi partilerin neredeyse tamamı, seçim kampanyalarında etnik düşmanlığı ve milliyetçiliği ön plana çıkararak gerilimi artırmaktadır. Bu durum, siyasi sistemin “kleptokratik etno-milliyetçiler” tarafından manipüle edilmesine ve iktidarlarını pekiştirmelerine imkân sağlamaktadır. Vatandaşların siyasi partilere duyduğu derin güvensizlik, ülkedeki en güçlü uluslararası kurum olan Yüksek Temsilcilik Ofisi’ni (OHR) bir çözüm olarak görmelerine yol açmaktadır. OHR, anlaşmanın sivil yönlerinin uygulanmasından sorumlu olup, hatta seçilmiş yetkilileri dahi görevden alma gibi tartışmalı ve müdahaleci yetkilere sahiptir. Bu durum, ülkenin demokratikleşmesini baltalayan ancak aynı zamanda etnik çatışma riskini azaltan paradoksal bir denge yaratmaktadır.  

Aşağıdaki tablo, Dayton Anlaşması’nın getirdiği yönetim yapısını ve kurumsal zorlukları detaylandırmaktadır:

Tablo 2: Dayton Anlaşması’nın Getirdiği Siyasal Yapı ve Kurumsal Zorluklar

Yönetim DüzeyiYapısal ÖzelliklerZorluklarKaynak
Devlet Düzeyiİki kamaralı parlamento (Temsilciler Meclisi ve Halklar Meclisi), üç üyeli Devlet Başkanlığı Konseyi.Etnik veto mekanizmaları nedeniyle yasama ve yürütmede tıkanıklık.
Entite DüzeyiBiri Boşnak-Hırvat Federasyonu (FBiH), diğeri Sırp Cumhuriyeti (RS) olmak üzere iki entite. FBiH 10 kantondan oluşur.RS lideri Milorad Dodik gibi ayrılıkçı söylemlerin yarattığı bütünlük tehdidi.
Brčko BölgesiAyrı bir yönetim yapısına sahip.Yönetimsel karmaşıklığı artıran bir unsur.
Karar AlmaEtnik mutabakata dayalı sistem.Azınlık grupların karar alma süreçlerine katılımının sınırlı olması, reformların engellenmesi.

Avrupa Birliği’nin 14 Temel Önceliğine Uyum Durumu: Kapsamlı Bir Değerlendirme

Avrupa Komisyonu, 2019’da yayımladığı görüşte, Bosna-Hersek’in AB’ye katılım müzakerelerine başlayabilmesi için yerine getirmesi gereken 14 temel önceliği belirlemiştir. Bu öncelikler, hukukun üstünlüğünden kamu yönetimi reformuna, temel haklardan ekonomik istikrara kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. 2024’te müzakerelerin başlatılması kararı, bu önceliklerde belirli bir ilerleme kaydedildiğine işaret etse de, bu ilerlemenin niteliği yakından incelenmelidir.  

Hukukun Üstünlüğü ve Yargı Reformu

Hukukun üstünlüğünü sağlamak için Yüksek Yargı ve Savcılar Kurulu (HJPC) yasasında değişiklik yapılması ve yeni Mahkemeler Yasası’nın kabul edilmesi, temel öncelikler arasındadır. 2024 yılında, yolsuzlukla ilgili bir temyiz davasında dönemin başbakanı aleyhine verilen mahkûmiyet kararı gibi olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Ancak, bu gibi örnekler, sistemdeki kronik sorunların tamamen çözüldüğüne dair net bir kanıt sunmamaktadır. Üst düzey yolsuzluk davalarında delil yetersizliğinden serbest bırakılma kararları ve siyasi amaçlı yolsuzluk operasyonları gibi örnekler, yargı sisteminin tam bağımsızlık ve etkinlik kazanmadığını göstermektedir. Bu durum, yargı kurumlarının siyasi patronaj ve etnik fay hatları nedeniyle tam olarak işlevsel olamadığını ortaya koymaktadır.  

Yolsuzluk ve Organize Suçlarla Mücadele

Yolsuzlukla mücadele, 14 önceliğin en kritik maddelerinden biridir. Transparency International’ın 2024 Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde Bosna-Hersek, 180 ülke arasında 114. sırada yer alarak 100 üzerinden 33 puan almıştır. Bu veri, yolsuzluğun ülkedeki en ciddi sorunlardan biri olduğunu doğrulamaktadır. “Gibraltar” kod adlı operasyonda 5 milyon avro değerinde yolsuzlukla suçlanan kişilerin gözaltına alınması ve eski bir cumhurbaşkanının rüşvet suçlamasıyla tutuklanması gibi örnekler, mücadele çabalarının varlığını göstermektedir. Ancak, bu çabaların sonuçları genellikle siyasi nitelikli davalarda sonuçsuz kalmaktadır. Bosna-Hersek’in Dayton sonrası siyasi yapısı, kaynakların etnik temelli patronaj ağları üzerinden dağıtılmasına olanak tanıdığı için yolsuzluk, sadece münferit olaylar değil, sistemin kurumsal bir parçası haline gelmiştir. Dolayısıyla, yolsuzlukla mücadele yalnızca yasa çıkarmakla değil, mevcut siyasi sistemin temelden reforme edilmesiyle mümkündür.  

Kamu Yönetimi ve Diğer Reformlar

Kamu yönetimi reformları alanında da belirli adımlar atılmıştır. Hükümetler, kamu mali yönetimi stratejilerini uygulamış ve yeni bir eylem planı hazırlamıştır. Sivil hizmet yasasında yapılan değişikliklerle, işe alımlarda şeffaflığın artırılması hedeflenmiştir. Bunlara ek olarak, göç yönetimi ve sınır güvenliği konusunda da ilerlemeler kaydedilmiştir. Ülke, AB’nin vize politikasına uyum sağlamış ve sınır kontrolüyle ilgili yeni bir yasa taslağını tamamlamıştır.  

Ancak, Komisyon’un 2024 Genişleme Raporu’nda belirtilen ilerlemeler, genel olarak “sınırlı” veya “bazı adımlar atıldı” şeklinde tanımlanmaktadır. Yargı bağımsızlığı, yolsuzlukla mücadele ve etnik ayrımcılığa son verecek anayasal ve seçim reformları gibi en zorlu önceliklerdeki ilerleme yavaştır.  

Aşağıdaki tablo, AB’nin 14 temel önceliğinde Bosna-Hersek’in farklı alanlardaki ilerleme durumunu özetlemektedir:

Tablo 3: AB’nin 14 Temel Önceliğinde Bosna-Hersek’in İlerleme Durumu (2024)

Öncelik AlanıÖnemli AdımlarDevam Eden ZorluklarKaynak
Hukukun Üstünlüğü ve Yargı ReformuYüksek Yargı ve Savcılar Kurulu yasasında değişiklik yapılması.Siyasi müdahale, üst düzey yolsuzluk davalarında sonuçsuzluk.
Yolsuzlukla MücadeleBüyük çaplı operasyonlar (“Gibraltar” gibi).Kurumsal yolsuzluk, siyasi patronaj, düşük endeks puanı.
Organize Suçla MücadeleEmniyet birimlerinin operasyonları.Kapsamlı ve koordineli bir strateji eksikliği.
Temel HaklarVizesiz seyahat hakkının kazanılması (2010).Etnik temelli ayrımcılık, anayasal reformların engellenmesi.
Kamu Yönetimi ReformuYeni eylem planı hazırlığı, sivil hizmet yasası değişiklikleri.Karmaşık bürokratik yapı, yönetimde verimsizlik.

Ekonomik Yapı ve AB Müktesebatına Uyumun Zorlukları: Siyasi Tıkanıklığın Ekonomik Maliyeti

Bosna-Hersek ekonomisi, AB müktesebatına uyum sürecinde hem olumlu hem de olumsuz göstergeler sunmaktadır. Ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYİH) 2024 yılında 28.34 milyar ABD doları olarak kaydedilmiştir ve yıllık büyüme oranı %2.5-%2.6 civarında seyretmektedir. Bu büyüme, özel tüketim ve yatırımdaki artışlarla desteklenmektedir. İşsizlik oranı ise 2024’ün dördüncü çeyreğinde tarihi bir düşük seviye olan %11.70’e gerilemiştir.  

Ancak bu olumlu veriler, daha derin ve yapısal sorunları gizlemektedir. Dünya Bankası’nın bir raporu, mevcut büyüme hızıyla Bosna-Hersek’in AB’deki yaşam standartlarına ulaşmasının “100 yıldan fazla süreceğini” belirtmektedir. Daha da önemlisi, işsizlik oranındaki düşüş, esas olarak artan nüfus kaybı ve beyin göçü ile ilişkilidir. Ülke, her yıl binlerce nitelikli insan sermayesini kaybetmekte ve bu durum, uzun vadeli ekonomik sürdürülebilirlik için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.  

Ekonomik reformların önünde, siyasi sistemden kaynaklanan ciddi yapısal engeller bulunmaktadır. Ülkedeki kolektif politika uygulamalarındaki isteksizlik, karmaşık yasal ve denetim düzenlemeleri, ticari prosedürlerdeki belirsizlik ve zayıf yargı yapısı, özel yatırımların önünde aşılması zor birer engel teşkil etmektedir. Ülkenin ekonomik modeli, yatırım ve ihracattan ziyade, tüketim ve kamu sektörüne bağımlı bir yapıdadır. Bu politik çıkmaz, yabancı yatırımları (DYY) engellemekte ve ülkenin kredi notunu düşürmektedir. Bu durum, ekonomik ilişkilerin dahi etnik-politik fay hatları üzerinden şekillendiğini göstermektedir. Örneğin, Rusya’nın ülkedeki doğrudan yabancı yatırımlarının neredeyse tamamı, siyasi olarak Rusya’ya yakın duran Sırp Cumhuriyeti’nde yoğunlaşmıştır. Bu, birleşik ve entegre bir pazar ekonomisi yaratma çabalarını baltalamaktadır.  

Aşağıdaki tablo, Bosna-Hersek’in temel ekonomik göstergelerini bir araya getirmektedir:

Tablo 4: Bosna-Hersek’in Temel Ekonomik Göstergeleri (2024-2025)

GöstergeDeğerReferansKaynak
GSYİH (2024)28.34 milyar ABD dolarıDünya Bankası
Kişi Başı GSYİH (2024)6.698,04 ABD dolarıDünya Bankası
Yıllık Büyüme Oranı (2024)%2.5Dördüncü çeyrek
İşsizlik Oranı (2024)%11.70Dördüncü çeyrek
Ticaret Açığı (2025)1.021.000 BAMHaziran 2025

Jeopolitik Dinamikler ve Dış Aktörlerin Etkisi: Bölünmüş Bir Devlet, Çekişen Çıkarlar

Bosna-Hersek’in AB entegrasyonu, iç sorunların yanı sıra, karmaşık bir dış jeopolitik denge tarafından da şekillendirilmektedir. Rusya, Sırbistan ve Hırvatistan gibi dış aktörler, ülkenin iç siyaseti üzerinde farklı yönlerde etkili olmaktadır.

Rusya’nın Nüfuzu ve Republika Srpska Faktörü

Rusya, Bosna-Hersek’te en belirgin nüfuzunu Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik üzerinden göstermektedir. Dodik’in, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “RS Nişanı” vermesi ve Rusya’yı Dayton Anlaşması’nın “en dürüst garantörü” olarak nitelendirmesi, Moskova ile olan yakın bağlarını gözler önüne sermektedir. Bu söylemler, Bosna-Hersek’in AB yolunda bir “jeopolitik engel” olarak görülmesine yol açmaktadır. Dodik, AB’nin ve Yüksek Temsilci’nin kararlarına uymayacağını açıkça ifade ederek ülkenin anayasal düzenine meydan okumaktadır. Bu durum, Bosna-Hersek’in iç siyasi sorunlarını, AB entegrasyonuna karşı bir denge unsuru olarak kullanılan uluslararası bir jeopolitik çatışma alanına dönüştürmektedir.  

Bölgesel Aktörler: Sırbistan ve Hırvatistan’ın İkili Rolü

Bölgesel aktörlerin rolü, daha karmaşık ve nüanslıdır. Sırbistan, kendi AB entegrasyon sürecini riske atmamak adına, Bosna-Hersek’in istikrarsızlaştırılmasına yönelik bir strateji benimsememektedir. Bu tutum, Bosna-Hersek’in bütünlüğünün korunması yönünde uluslararası toplumun ortak duruşunu güçlendirmektedir.  

Hırvatistan’ın konumu ise ikili bir rol taşımaktadır. Bir yandan, Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenkovic, ülkesinin Bosna-Hersek’in AB üyeliğine destek olmaya devam edeceğini açıklamıştır. Diğer yandan, Hırvatistan’ın, Bosna-Hersek iç siyasetine müdahale ettiği ve bu durumun etnik ayrışmayı körüklediği yönünde eleştiriler bulunmaktadır. Bosna-Hersek’teki Hırvatların büyük çoğunluğunun Hırvatistan pasaportuna sahip olması, Zagreb’e yerel siyaseti etkileme potansiyeli sunmaktadır. Bu karmaşık ilişkiler ağı, komşu ülkelerin hem potansiyel destekçiler hem de potansiyel iç müdahale kaynakları olabileceğini göstermektedir.  

AB’nin Genişleme Stratejisinde Batı Balkanlar’ın Yeri

AB için Bosna-Hersek’in üyeliği artık yalnızca bir kalkınma projesi değil, bölgesel istikrar ve güvenlik için hayati bir stratejik adımdır. Ukrayna’daki savaş sonrası AB, Batı Balkanlar’ı kendi gıda ve enerji güvenliği girişimlerine entegre etmeye başlamıştır. Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen’in, Bosna-Hersek’in AB’nin dış politikasına “tümüyle uyum göstermesini” övmesi ve jeopolitiğin önemini vurgulaması, bu stratejik kaymanın en açık işaretidir. Bu durum, Bosna-Hersek’in içerideki reform eksikliklerine rağmen sürecin devam etmesini sağlayacak bir motivasyon kaynağıdır.  

Sonuç ve Öneriler

Bosna-Hersek’in Avrupa Birliği’ne üyeliği, ne yakın gelecekte kesinlikle gerçekleşecek ne de tamamen imkânsız bir hedeftir. Süreç, karmaşık ve zorlu olmaya devam edecektir. Dayton Barış Anlaşması’nın yarattığı yapısal sorunlar, etnik milliyetçiliğin beslediği siyasi tıkanıklıklar ve kurumsal yolsuzluk, ülkenin kendi içinden kaynaklanan en büyük engellerdir. Bu engeller, reformların yavaş ilerlemesine, yabancı yatırımların azalmasına ve en önemlisi, ülkenin en değerli kaynağı olan nitelikli insan sermayesinin kaybına yol açmaktadır.

Bununla birlikte, AB’nin Batı Balkanlar’a yönelik genişleme politikasını jeopolitik bir araç olarak kullanmaya başlaması, sürece yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu stratejik kayma, Bosna-Hersek’in içerideki reform eksikliklerine rağmen müzakerelerin başlamasını sağlamış ve sürecin tamamen durma ihtimalini azaltmıştır.

Gelecek Senaryoları ve Risk Analizi:

  • İyimser Senaryo: AB’nin sağladığı siyasi destek ve Dodik gibi ayrılıkçı liderlere yönelik uluslararası baskı, iç reformları hızlandırır. Dayton Anlaşması’nın getirdiği en temel siyasi tıkanıklıklar, Yüksek Temsilcilik Ofisi’nin de desteğiyle reforme edilir. Ülke, hukukun üstünlüğü ve yolsuzlukla mücadele alanlarında somut ve geri döndürülemez adımlar atar. Bu durum, yabancı yatırımcıların güvenini yeniden kazanmasına ve ekonomik büyümenin hızlanmasına yardımcı olur.
  • Kötümser Senaryo: Siyasi tıkanıklıklar devam eder ve etnik milliyetçilik, AB’ye entegrasyon hedeflerinin önüne geçer. Dodik’in ayrılıkçı söylemleri ülke bütünlüğünü tehdit etmeye devam eder ve bu durum, AB’nin müzakereleri askıya almasına yol açabilir. Ekonomik zorluklar ve beyin göçü derinleşir, ülkeyi daha da kırılgan bir hale getirir. Dış aktörlerin nüfuz mücadeleleri, ülkeyi siyasi bir kriz sarmalına sokar.

Stratejik Öneriler:

  • Bosna-Hersek’e Yönelik Öneriler:
    1. Siyasi aktörler, etnik fay hatlarını aşan ve tüm vatandaşları kucaklayan bir vizyon benimsemelidir. Anayasal ve seçim yasası reformları, siyasi temsilin tüm vatandaşlar için adil olmasını sağlamalıdır.
    2. Yargı reformu, yolsuzlukla mücadele ve kamu yönetimi alanındaki reformlar, siyasi iradeden bağımsız olarak hızlandırılmalıdır.
    3. Ekonomik model, kamu harcamalarından uzaklaşıp özel sektörü ve yatırımı teşvik eden bir yapıya evrilmelidir.
  • AB ve Uluslararası Topluma Yönelik Öneriler:
    1. Müzakere sürecinde Dayton’ın yarattığı yapısal sorunlara odaklanan daha kararlı ve doğrudan müdahale mekanizmaları oluşturulmalıdır.
    2. Sağlanan finansal yardımlar, somut reform adımlarına ve Dayton’dan kaynaklanan siyasi tıkanıklıkların çözülmesine koşullandırılmalıdır.
    3. Bölgedeki aktörlerin, özellikle de komşu ülkelerin, Bosna-Hersek’in iç siyasetine yönelik yapıcı ve şeffaf bir rol üstlenmeleri için diplomatik baskı sürdürülmelidir.

Yurtdışında Şirket Kurmak sitesi olarak sizlere Yurtdışında Şirket Kurmak ve Yurtdışına Yerleşmek konusunda profesyonel hizmet sunmaktayız. Bu konuda detaylar için bizimle iletişim kurmaya çekinmeyiniz.

Bir yanıt yazın